Yöneticiler ve çalışanlar olarak, departmanımız içi gerek üstümüzle gerekse diğer çalışma arkadaşlarımızla bir konuda mutlaka olumlu olumsuz yaşadığımız birçok tecrübe olmuştur. Sizler ne düşünürsünüz bilemiyorum. Ama yaşanılan tecrübelere ve sonuçlarına baktığımızda yaşamamamız, görmememiz, duymamamız mümkün değil. Sonuçta insanın olduğu her yerde sorun olması kadar doğal bir şey yok. Özellikle iş hayatındaki rekabet, diğer departmanlara ve üstümüze karşı olan sorumluluklarımız hepimize ayrı bir stres yüklemekle birlikte bir de üstüne zor kişilerle uğraşmanın getirdiği başkaca yönetilmesi gereken diğer hususlar birleştiğinde birlik ve beraberliğin özellikle de aile gibi olmanın önemini daha da arttırıyor.
    Sonuçta hepimiz işyerimizde muhakkak mutlu ve huzurlu olmak isteriz. Ama gün gelir bir arkadaşımız, bir yöneticimiz yüzünden ayaklarımız bizi işe götürmek istemez. Heyecan duyduğumuz işimizden, işyerimizden soğuruz. Bu bizim performansımıza da olumsuz olarak yansır. Ayrılmak zorunda hisseder ve nihayetinde de er veya geç ayrılırız. 
Çekirdek ailemizden daha sık bir arada olduğumuz, evimizin dışında genelde ilk günaydın faslını yaptığımız bu arkadaşlarımızla karşılıklı kurulan olumlu bağ hem bireysel başarımızı hem de ekip başarısını büyük oranda etkiliyor. Yani sevgi üzerine inşa edilen her ilişkide hoşgörü, yardımlaşma, iyi iletişim, karşılıklı saygı ve dürüstlük olacağı için aile gibi bir zümre olmanın bu çerçevede ne kadar da başarıyı beslediğini açıkça gösteriyor. Tabi unutmamak gerekir ki sevgi güven işidir, güvenin olmadığı yerde sevgide olmaz. Uyum için aranan en temel şarttır.
    Başarı için bunu esas almak, bir yöneticinin isteği olsa da iç ve dış rekabetin, iletişim kazalarının çok sık yaşandığı, farklı parametreler nedeniyle aidiyetlerin düşük olduğu iş hayatında uygulamak, ekip yönetmek pek de öyle kolay değil.
    Son zamanlarda, özellikle tecrübeli ve nitelikli adaylar görüşme süreci son viraja geldiğinde merak ettiği, sorguladığı, anlamaya çalıştığı bu olsa gerek ki soruları da bu yönde oluyor. Birlikte vakit geçireceği kişileri tanıma merakı, fonksiyonel süreçleri yapabilme merakının önüne geçebiliyor. Eğer adaysak yöneticimizi ekip arkadaşımızı araştırmalı, bir bilene sormalı, tanımaya çalışmalı öyle işe başlamalıdır. Aksi halde sosyal hayatımızı şekillendirdiğimiz, bir yeri bırakıp yeni sayfa açtığımız iş hayatımız koca keşkelerle geçecektir.
    Durum böyleyken, şirket yetkililerine bu konuda çok iş düşmektedir. En başında adil olmak, eşit davranmak, iyi dinlemek ve özellikle olumlu-olumsuz yapıcı geri bildirimler vermek aile olmanın yapı taşları olacaktır. Tabi aile olalım derken hataları sürekli kabul edelim, olmamış gibi davranalım veya her şeye rağmen muhabbet edelim eğlenelim olmamalı. Aksi halde kısa zamanda işlerin bozulmasına, disiplinsizliğe ve en sonunda da o departmanın işlemez oluşuna, şikayetlerin artmasına şahit olmamız kaçınılmaz olacaktır.
    Sonuç olarak;
    AYNI OLAN İNSANLARIN MUHABBETİDE, MÜCADELESİ DE KUVVETLİ OLUR.
    Deniz ERKAL

EKİP ARKADAŞLARINLA AİLE OLMANIN ÖNEMİ

Yöneticiler ve çalışanlar olarak, departmanımız içi gerek üstümüzle gerekse diğer çalışma arkadaşlarımızla bir konuda mutlaka olumlu olumsuz yaşadığımız birçok tecrübe olmuştur. Sizler ne düşünürsünüz bilemiyorum. Ama yaşanılan tecrübelere ve sonuçlarına baktığımızda yaşamamamız, görmememiz, duymamamız mümkün değil. Sonuçta insanın olduğu her yerde sorun olması kadar doğal bir şey yok. Özellikle iş hayatındaki rekabet, diğer departmanlara ve üstümüze karşı olan sorumluluklarımız hepimize ayrı bir stres yüklemekle birlikte bir de üstüne zor kişilerle uğraşmanın getirdiği başkaca yönetilmesi gereken diğer hususlar birleştiğinde birlik ve beraberliğin özellikle de aile gibi olmanın önemini daha da arttırıyor.

Sonuçta hepimiz işyerimizde muhakkak mutlu ve huzurlu olmak isteriz. Ama gün gelir bir arkadaşımız, bir yöneticimiz yüzünden ayaklarımız bizi işe götürmek istemez. Heyecan duyduğumuz işimizden, işyerimizden soğuruz. Bu bizim performansımıza da olumsuz olarak yansır. Ayrılmak zorunda hisseder ve nihayetinde de er veya geç ayrılırız. Çekirdek ailemizden daha sık bir arada olduğumuz, evimizin dışında genelde ilk günaydın faslını yaptığımız bu arkadaşlarımızla karşılıklı kurulan olumlu bağ hem bireysel başarımızı hem de ekip başarısını büyük oranda etkiliyor. Yani sevgi üzerine inşa edilen her ilişkide hoşgörü, yardımlaşma, iyi iletişim, karşılıklı saygı ve dürüstlük olacağı için aile gibi bir zümre olmanın bu çerçevede ne kadar da başarıyı beslediğini açıkça gösteriyor. Tabi unutmamak gerekir ki sevgi güven işidir, güvenin olmadığı yerde sevgide olmaz. Uyum için aranan en temel şarttır.

Başarı için bunu esas almak, bir yöneticinin isteği olsa da iç ve dış rekabetin, iletişim kazalarının çok sık yaşandığı, farklı parametreler nedeniyle aidiyetlerin düşük olduğu iş hayatında uygulamak, ekip yönetmek pek de öyle kolay değil.

Son zamanlarda, özellikle tecrübeli ve nitelikli adaylar görüşme süreci son viraja geldiğinde merak ettiği, sorguladığı, anlamaya çalıştığı bu olsa gerek ki soruları da bu yönde oluyor. Birlikte vakit geçireceği kişileri tanıma merakı, fonksiyonel süreçleri yapabilme merakının önüne geçebiliyor. Eğer adaysak yöneticimizi ekip arkadaşımızı araştırmalı, bir bilene sormalı, tanımaya çalışmalı öyle işe başlamalıdır. Aksi halde sosyal hayatımızı şekillendirdiğimiz, bir yeri bırakıp yeni sayfa açtığımız iş hayatımız koca keşkelerle geçecektir.

Durum böyleyken, şirket yetkililerine bu konuda çok iş düşmektedir. En başında adil olmak, eşit davranmak, iyi dinlemek ve özellikle olumlu-olumsuz yapıcı geri bildirimler vermek aile olmanın yapı taşları olacaktır. Tabi aile olalım derken hataları sürekli kabul edelim, olmamış gibi davranalım veya her şeye rağmen muhabbet edelim eğlenelim olmamalı. Aksi halde kısa zamanda işlerin bozulmasına, disiplinsizliğe ve en sonunda da o departmanın işlemez oluşuna, şikayetlerin artmasına şahit olmamız kaçınılmaz olacaktır.

Sonuç olarak;

AYNI OLAN İNSANLARIN MUHABBETİDE, MÜCADELESİ DE KUVVETLİ OLUR.

Deniz ERKAL

YORUMLAR

YORUM YAP