Muhakkak hepimiz bu konuda hemfikirizdir. İşleri o işten anlayan ve tecrübeli bir kişinin yapması kadar doğal bir şey olmamalı. Yetiştirilmek üzere olan kişilerin dışında sadece diplomalı veya sadece geçmiş unvanı olan kimse değil, o işi hakkı ile yapabilecek kimseler getirilmelidir. Kişinin kayırılması, kişiye göre iş verilmesi, mevcut durumda o işi iyi yapan kişileri de olumsuz etkilemesi kuvvetli muhtemeldir. O yüzden her zaman öncesinde esas ihtiyacı tam olarak netleştirmeli sonra da bu işe göre doğru kişiyi belirlemek esas olmalıdır. Aksi halde diğer bağlantılı işlerde olumsuzluklar olma ihtimali çok yüksek olacağı gibi bütünlüğü de ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Ayrıca aynı işi yapan diğer kişilerin de performansının düşmesine, farklı birimlerdeki çalışanların da zamanının ve iş kalitesinin yine menfi yönde etkilenmesine yol açacaktır. Bu sebeple ehil kişiyi bulma konusunda iç kaynaklarda yetenek yok ise bu durumda daha önce kendisini ispatlamış kişilerden destek alınması yararlı olacaktır. Seçme işini hafife alarak yani destek almamak, seçicinin yeterliliğinin olmaması ve tecrübe eksikliği nedeniyle gerçek anlamda hedef kişinin tartılamamasına neden olacaktır. Tabiri caizse kişiyi tartacak terazi yanlış tartmış olacak ve o iş doğru kişiye verildiği zannedilecektir. Bunun sonucu olarak da ileride firma ve çalışanlar için yapılan yanlışlıklar, kaçan fırsatlar kısa vadede görülemeyecek ve anlaşılamayacaktır. Anlaşıldığı zamanda geçmiş olsun. Maddi manevi kayıplar çoktan yaşanmış olacaktır. Bu sebeple iş layık olana verilmeli, layık değilse, layık olan aranmalıdır. Bulunana kadar ise sabredilmeli, aceleye getirilmemelidir.
   Kuran'ı Kerim'in Nisa Suresi'nin 58'inci ayetinde şöyle deniyor: (Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) demektedir. Yani bu da gösteriyor ki bu husus her yerde her durumda tartışmaya kapalıdır.
   Tabi bir de bunun yönetilme kısmı var. Belirli bir olgunluğa erişmiş, dinamik ve bazı yönetsel alışkanlıkları olan ama değişikliğin de kaçınılmaz olduğu organizasyonlarda, özellikle bazı geçmiş alışkanlıklardan vazgeçmeye hazır olup tüm bunları adaletli bir şekilde yönetmek yine ehil olmanın önemini ortaya koymaktadır. Özellikle yönetici statüsü veya kritik fonksiyonun pozisyonu ise çok daha ayrı bir önem arz edecektir. Yıldızları yönetmek ayrı bir sanat ister. Güvenmek ve emanet etmek gerekir. Aksi halde çatışma yaşanması kaçınılmaz olacaktır. En nihayetinde de zaman kaybı ile sonuç iki taraflı da hüsranla sonuçlanacaktır. Bu da itibar kaybı yaşanmasına yani pahalıya patlamış olmasına vesile olacaktır. 
   Sonuç olarak;
   EHİL OLMAYAN KİŞİ, EHİL KİŞİYİ YÖNETEMEZ, AYNI DİLİ KONUŞAMAZ. İŞİ EHLİNE VERELİM.

   Deniz ERKAL

İŞİ EHLİNE VEREBİLMEK İÇİN EHİL KİŞİ OLMAK

Muhakkak hepimiz bu konuda hemfikirizdir. İşleri o işten anlayan ve tecrübeli bir kişinin yapması kadar doğal bir şey olmamalı. Yetiştirilmek üzere olan kişilerin dışında sadece diplomalı veya sadece geçmiş unvanı olan kimse değil, o işi hakkı ile yapabilecek kimseler getirilmelidir. Kişinin kayırılması, kişiye göre iş verilmesi, mevcut durumda o işi iyi yapan kişileri de olumsuz etkilemesi kuvvetli muhtemeldir. O yüzden her zaman öncesinde esas ihtiyacı tam olarak netleştirmeli sonra da bu işe göre doğru kişiyi belirlemek esas olmalıdır. Aksi halde diğer bağlantılı işlerde olumsuzluklar olma ihtimali çok yüksek olacağı gibi bütünlüğü de ciddi anlamda olumsuz etkileyecektir. Ayrıca aynı işi yapan diğer kişilerin de performansının düşmesine, farklı birimlerdeki çalışanların da zamanının ve iş kalitesinin yine menfi yönde etkilenmesine yol açacaktır. Bu sebeple ehil kişiyi bulma konusunda iç kaynaklarda yetenek yok ise bu durumda daha önce kendisini ispatlamış kişilerden destek alınması yararlı olacaktır. Seçme işini hafife alarak yani destek almamak, seçicinin yeterliliğinin olmaması ve tecrübe eksikliği nedeniyle gerçek anlamda hedef kişinin tartılamamasına neden olacaktır. Tabiri caizse kişiyi tartacak terazi yanlış tartmış olacak ve o iş doğru kişiye verildiği zannedilecektir. Bunun sonucu olarak da ileride firma ve çalışanlar için yapılan yanlışlıklar, kaçan fırsatlar kısa vadede görülemeyecek ve anlaşılamayacaktır. Anlaşıldığı zamanda geçmiş olsun. Maddi manevi kayıplar çoktan yaşanmış olacaktır. Bu sebeple iş layık olana verilmeli, layık değilse, layık olan aranmalıdır. Bulunana kadar ise sabredilmeli, aceleye getirilmemelidir.

Kuran'ı Kerim'in Nisa Suresi'nin 58'inci ayetinde şöyle deniyor: (Allah size, mutlaka emanetleri [işleri] ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.) demektedir. Yani bu da gösteriyor ki bu husus her yerde her durumda tartışmaya kapalıdır.

Tabi bir de bunun yönetilme kısmı var. Belirli bir olgunluğa erişmiş, dinamik ve bazı yönetsel alışkanlıkları olan ama değişikliğin de kaçınılmaz olduğu organizasyonlarda, özellikle bazı geçmiş alışkanlıklardan vazgeçmeye hazır olup tüm bunları adaletli bir şekilde yönetmek yine ehil olmanın önemini ortaya koymaktadır. Özellikle yönetici statüsü veya kritik fonksiyonun pozisyonu ise çok daha ayrı bir önem arz edecektir. Yıldızları yönetmek ayrı bir sanat ister. Güvenmek ve emanet etmek gerekir. Aksi halde çatışma yaşanması kaçınılmaz olacaktır. En nihayetinde de zaman kaybı ile sonuç iki taraflı da hüsranla sonuçlanacaktır. Bu da itibar kaybı yaşanmasına yani pahalıya patlamış olmasına vesile olacaktır.

Sonuç olarak;

EHİL OLMAYAN KİŞİ, EHİL KİŞİYİ YÖNETEMEZ, AYNI DİLİ KONUŞAMAZ. İŞİ EHLİNE VERELİM.

Deniz ERKAL

YORUMLAR

YORUM YAP